Bir Kalp ve Bir Akıl Arasında
Yakın çevremden aldığım sitemli cümlelerle kaydedip yayınlamadığım yazılarımı bir kenara bırakıp,yazma serüvenime tam da kaldığım noktadan devam ediyorum.Klavyenin başında duran Aslı'yı ben de özlemişim ne yalan söyleyeyim.Hayatımda yaşadığım bir ton değişiklikten sonra arkaya dönüp baktığımda sanki hiçbir şey değişmemiş gibi hissetmek çok garip.Hep aynıymış hep yalnızmışım gibi hissediyorum.Yalnızlık fikrini çabucak kabullenemesem de biraz kendime zaman tanıdığımda başka bir seçeneğimin olmadığını hazmetmem bir ayımı aldı diyebilirim.Peki onca yaşananları insan bir kalemde silip atabilir mi gerçekten?Kalpten geçenle akıldan geçenin tutmadığı bu garip zamanları nasıl atlatabilir insan?Baş etmek veya kabullenmek mi sizce hangisi?
Zihnimizde bir çok soruyla yola çıkalım istedim ki bu sefer ki yazıyı kalbimizle değil aklımızla yazalım,tamamen ona hükmedelim diye.Alev topunun içinde gözlerimizi kırpıştırıp uykusuzluğa adım attığımız her gün doğumu veya batımı bizi hüzünle uzaklara götürüyor biliyorum.Yaşanmışlıklara belki de en çok yaşanamamışlıklara takılıyoruz.Bir ilişki başlarken ne kadar heyecanlıysak biterken de o kadar heyecanlıyız.Evet garip değil mi.O bitmişliği kabul etmek,gönüldeki hatıraları silip dur diyebilmek bizi heyecanlandırıyor çünkü asıl yapmak istediklerimiz bunlar değildi.Yolumuzu çizerken başladığımız insanla yolun sonuna geleceğimizi hayal etmemiştik.Birden bire nereden çıkıverdi bu beylik laflar.Belki kısa zaman önce seni seviyorum diyen dudaklardan şimdi de ayrılık cümleleri duymak insanın kalbini ağrıtırcasına çarptırıyor işte.Heyecandan da kasıt bu.
Kimseyi kaybetmeyecekmiş gibi sevmek yoruyor insanı.Yani yolun sonunda kendini sorguladığımız o anlar var ya işte bizi mahvedenler de bunlar.İnsan duyguları tattıkça onlarla nasıl baş etmesi gerektiğini öğreniyor bana kalırsa yani tamam ayrılık gibi olumsuz şeylerden de mi polyannacılık yapıyorsun diyeceksiniz ama hayata bakış açısıyla ilgili bence bu durum.Bana göre insan bir adımı yaşamadan bazı basamakları çıkamaz.Mecburen yaşamak zorunda kaldığımız bir çok olay var.Sevinçleri güllerle karşılayıp hüzünleri tersleyip atamayız.Tamam üzüntülerle mutlu olun diyemem ama acıtan gerçeklerle de yüzleşmek zorunda olduğumuzu kabul etmeliyiz.
Şimdi bir boşlukta olduğumu ve farklı aktivitelere sarılmak gerektiğini düşünüyorum.Bugün arkadaşlarımla dışarıda sohbet ederken bu konu da gündemimiz arasındaydı.Yaşadığımız şehir itibariyle yapılacaklar listemiz epey dar.Belki de artık bize bahane yaratan her şeyden kurtulmanın vakti gelmiştir.Kalbimizi şimdilik askıya alıp aklımızla hareket etme zamanı gelmiştir.Kim bilir önümüze hayatın neler getireceğini.O yüzden kalple akıl arasındaki çizgiden akla yakın durmanız dileğiyle...
Zihnimizde bir çok soruyla yola çıkalım istedim ki bu sefer ki yazıyı kalbimizle değil aklımızla yazalım,tamamen ona hükmedelim diye.Alev topunun içinde gözlerimizi kırpıştırıp uykusuzluğa adım attığımız her gün doğumu veya batımı bizi hüzünle uzaklara götürüyor biliyorum.Yaşanmışlıklara belki de en çok yaşanamamışlıklara takılıyoruz.Bir ilişki başlarken ne kadar heyecanlıysak biterken de o kadar heyecanlıyız.Evet garip değil mi.O bitmişliği kabul etmek,gönüldeki hatıraları silip dur diyebilmek bizi heyecanlandırıyor çünkü asıl yapmak istediklerimiz bunlar değildi.Yolumuzu çizerken başladığımız insanla yolun sonuna geleceğimizi hayal etmemiştik.Birden bire nereden çıkıverdi bu beylik laflar.Belki kısa zaman önce seni seviyorum diyen dudaklardan şimdi de ayrılık cümleleri duymak insanın kalbini ağrıtırcasına çarptırıyor işte.Heyecandan da kasıt bu.
Kimseyi kaybetmeyecekmiş gibi sevmek yoruyor insanı.Yani yolun sonunda kendini sorguladığımız o anlar var ya işte bizi mahvedenler de bunlar.İnsan duyguları tattıkça onlarla nasıl baş etmesi gerektiğini öğreniyor bana kalırsa yani tamam ayrılık gibi olumsuz şeylerden de mi polyannacılık yapıyorsun diyeceksiniz ama hayata bakış açısıyla ilgili bence bu durum.Bana göre insan bir adımı yaşamadan bazı basamakları çıkamaz.Mecburen yaşamak zorunda kaldığımız bir çok olay var.Sevinçleri güllerle karşılayıp hüzünleri tersleyip atamayız.Tamam üzüntülerle mutlu olun diyemem ama acıtan gerçeklerle de yüzleşmek zorunda olduğumuzu kabul etmeliyiz.
Şimdi bir boşlukta olduğumu ve farklı aktivitelere sarılmak gerektiğini düşünüyorum.Bugün arkadaşlarımla dışarıda sohbet ederken bu konu da gündemimiz arasındaydı.Yaşadığımız şehir itibariyle yapılacaklar listemiz epey dar.Belki de artık bize bahane yaratan her şeyden kurtulmanın vakti gelmiştir.Kalbimizi şimdilik askıya alıp aklımızla hareket etme zamanı gelmiştir.Kim bilir önümüze hayatın neler getireceğini.O yüzden kalple akıl arasındaki çizgiden akla yakın durmanız dileğiyle...
Yorumlar
Yorum Gönder