Karmaşa

'Beğenilmek için mi yazıyorsun yoksa yazmak için mi yazıyorsun?' temalı soruları aldıktan sonra bu konu hakkında bir şeyler karalamak istedim.Elbette saman kağıtlarına yazarken de,kimseyle paylaşmadığım anılarımı not ettiğim defterlerimi saklarken de en başından beri yazmak için bu yolu seçtim.Fakat beğenilmek arzudur.İnsanı şevke getirir,iştahlandırır.Yazdıkça beğenilme arzumu da elbette yanımda götürdüm.Bu evrensel bir duygu bana göre.Ego ile benliğin harmanlanmasından meydana gelen tatlı bir uyumdur
.Kimi zaman elde olmayan sebeplerle yaptığım sert çıkışlardan sonra çok fazla tepki alıp iç dünyama çekiliyorum.Bu aşamada da savunduğum tek şey 'en kıymetli olan şey insanın kendiyle olan uğraşıdır.' ana temasını yaşatıyorum.Uğraş edinmek belki de hayal kırıklıklarını yarıya indirmek demek.Sadece beğenilme kaygısıyla yazsaydım eğer,beklentiye girip az yorum aldığım için üzülebilirdim.Zaten sürdürdüğüm bu uğraşı tanıdıklarımla paylaşmak o an için sadece mutlu edebilir.Sonrasında kim açtı kim okudu gibi deli sorularla beynimi meşgul etmem.Kimi zaman belli yönlerimi de paylaşmam evet.Sürprizlerle doluyum bak şunu da yapıyorum delisi olmaya meyilli olamayışımdandır belki de.Farklı tatları denediğimde yaşadığım hazzı anlatsam da anlatmasam da bunu denemeden bilemeyeceğinizi bilirim.Bu yüzden bazen bazı şeyler saklı kalsın isterim.Dışarıdan bakıldığında ketum olmasam da kendi içimde yaşattığım farklı bir kişiliği de göz önüne sermeyi sevmiyorum.
Herkesin içinde kendinden ayrı bir 'benliği' var.Kimi özgür,kimi müptela,kimi takıntılı...Yansıtmadığımız,paylaşmadığımız,müdahale edilmesine izin vermeyeceğimiz kırmızı çizgiler.Merak etmenin verdiği keyif ile sorgulayıp farklı cevaplara maruz kalabiliriz.Peki ya sonrasında ne yapıyoruz?Eleştiriyoruz,sormanın sonrasında cevap almanın yarattığı müthiş özgüven patlamasıyla,boyumuzu aşan laflar ile yola çıkıp eleştiriyoruz.Bunu yaparken zevk alıyoruz üstelik.Üstümüze düşmeyen,kendimize görev saydığımız bu işi hayatımızın tek haklı gururu olarak paylaşıyoruz başkalarıyla.Hep başkası gibi davranıp sonrasında 'bu benim,eleştirel bir yapıya sahibim!' gibi saçma sapan triplere de giriyoruz.Bu aşamaya kadar tamam diyebiliyorum.Özgürüz,farklı insanlarız.Eleştirebilirsin,fakat değiştirmek için sarfettiğin çabanın enerjisini nerden buluyorsun?Kabullenmenin extra bir özellik olduğunu,meziyetler arasında yer alan ender durum olduğunu savunuyoruz.Sadece ve sadece kendimizi haklı çıkarmak için dünya görüşlerimizden vazgeçiyoruz.Verilen tavizler,vazgeçişler sonrasında bakıyoruz ki ortada kalan 'bir insan' bile etmiyor.
Yazık.Her seferinde canımın yandığın bütün bir insan edememenin verdiği mutsuzlukla etrafındakileri de canından bezdiren insanları anlamıyorum,anlamak da istemiyorum.Keşke 'bu kişilik karmaşasını' savaşa dönüştürmeye meraklı olmasak.

Yorumlar

Popüler Yayınlar