Pişmedim,Susuz Kaldım
Daha önce keşfetmediğim duyguları,yeryüzünde seyredebilsem...Ya da her seferinde farklı hissettirip tutsalar elimden.Hemen ayaklanır düşünmeden yürümeye başlardım.Hatta neden koşmuyorum diye azıcık sitem ederdim kendime.Ayaklarım da yere bassın isterdim,her ne kadar kalbim pembe bulutlara tırmanmayı arzulasa da.Güçlü olaylar karşısında korkmamayı,sert durmayı öğrensem de nefret etmek,intikam almak,kin tutmak hatta kimi zaman arzulamak,aşık olmaktan korktum.Güçlü olup mantığımı ekarte edebilecek duygulara endişeyle yaklaştım.Belki hiç bilmediğimden belki de bilip de ateşe uzanmak istemediğimden.Hali hazırda sahip olduğum frekansı oluşturmak içini doldurmak için o kadar çabaladım ki.Ve bunu yaparken kalbin esiri olmamaya özen gösterdim.Belli sınırlarda,samimiyetlerde yaşamayı tercih ettim.Her ne kadar sıcak,her ne kadar arkadaş canlısı olsam da hep ketum kaldı bir yanım.Kadere inandım,eğilmeyi reddettim.İnanmak demek sorgulamak demekti.Reddetmekse büyük bir eylem,geri dönüşsüz ışıksız yol.İç içe geçmiş iki farklı kültür gibi.Sadece inanmak,mutlu olmak için değil gerçekten ispatını kabul etmiş olmamdan köken alır kararlılığım.Belki biraz da inattan,hala kararsızım.
Kendi kurgumda-esasen yaşantımda-merdiven için basamak gördüğüm alanları inşa ederken birkaç desen çizip süslemekten alıkoyamadım kendimi.Basite indirgeyip bir kaç dedim.Yani neyi sevip neyi sevmediğimi deneyerek öğrenebilirim değil mi?Bu spor dalından,müzik türüne,sanattan bilime her alanda geçerli.Bıkmadan usanmadan yaptım diyemem çünkü tarzım hep buydu.Denedim,öğrenmek için çabaladım,uyarlamaya çalıştım,bütün hissettiğim anda listeme yıldız koyup ekledim.Sevmediklerimi veya başarılı olmadığımı hissettiğim her alanı yıldızı olmasa da listeme eklemiştim çünkü uzun uğraşlarla deneyimlediğim ve sonunda farkındalığımı da ufkumu da katlayanlar onlardı.Deneyip de sevmediğim hiçbir şey için üzülmedim,pişman da olmadım.Aksine kendi kültürümü yoğururken taparcasına sadece kaydettim,beynimin her bir kıvrımına.
Şimdilerde ise biraz yoksunlukla karşı karşıyayım.Heyecan ve duygu tanelerim hareketsiz.Sanki dünyam durdu.Yazarken bile tıkanır,tek nefes yazışlarımı özler oldum.Her bir kitap farklı dünya deyip ancak kitap okumaya yönelebildim.Ama yetmiyor.Yeni olan,yelken açamadığım hiçbir su beni serinletmiyor.Aksine boğuluyormuş hissi yaratıyor.Saçma sapan kararlılığımdan ve ne istediğimi bilişimden kaynaklanıyor bu hallerim.Belki daha az bilsem daha az şey ister ve daha az iyi olanla mutlu olabilirdim.
Çok bildiğimi iddia ederken buna neyin iyi geleceğinin de farkındayım aslında,sadece elimde olmayan sebepler olduğunun bilincinde olduğum için,zamanın hızlıca geçmesini ve sabretmekten başka çarem olmadığının farkındayım.
Odaklanmamı sağlayıp beni gerçekliğe bağlayan her bir kırıntıya özen gösterip saklıyorum.Sanırım gerçeklik adına yapabileceğim en somut adımı atıp dünya mutfaklarına sarmam gerekiyor.İlk atılacağım mutfağın hangisi olduğunu tahmin ettiniz mi?
Kendi kurgumda-esasen yaşantımda-merdiven için basamak gördüğüm alanları inşa ederken birkaç desen çizip süslemekten alıkoyamadım kendimi.Basite indirgeyip bir kaç dedim.Yani neyi sevip neyi sevmediğimi deneyerek öğrenebilirim değil mi?Bu spor dalından,müzik türüne,sanattan bilime her alanda geçerli.Bıkmadan usanmadan yaptım diyemem çünkü tarzım hep buydu.Denedim,öğrenmek için çabaladım,uyarlamaya çalıştım,bütün hissettiğim anda listeme yıldız koyup ekledim.Sevmediklerimi veya başarılı olmadığımı hissettiğim her alanı yıldızı olmasa da listeme eklemiştim çünkü uzun uğraşlarla deneyimlediğim ve sonunda farkındalığımı da ufkumu da katlayanlar onlardı.Deneyip de sevmediğim hiçbir şey için üzülmedim,pişman da olmadım.Aksine kendi kültürümü yoğururken taparcasına sadece kaydettim,beynimin her bir kıvrımına.
Şimdilerde ise biraz yoksunlukla karşı karşıyayım.Heyecan ve duygu tanelerim hareketsiz.Sanki dünyam durdu.Yazarken bile tıkanır,tek nefes yazışlarımı özler oldum.Her bir kitap farklı dünya deyip ancak kitap okumaya yönelebildim.Ama yetmiyor.Yeni olan,yelken açamadığım hiçbir su beni serinletmiyor.Aksine boğuluyormuş hissi yaratıyor.Saçma sapan kararlılığımdan ve ne istediğimi bilişimden kaynaklanıyor bu hallerim.Belki daha az bilsem daha az şey ister ve daha az iyi olanla mutlu olabilirdim.
Çok bildiğimi iddia ederken buna neyin iyi geleceğinin de farkındayım aslında,sadece elimde olmayan sebepler olduğunun bilincinde olduğum için,zamanın hızlıca geçmesini ve sabretmekten başka çarem olmadığının farkındayım.
Odaklanmamı sağlayıp beni gerçekliğe bağlayan her bir kırıntıya özen gösterip saklıyorum.Sanırım gerçeklik adına yapabileceğim en somut adımı atıp dünya mutfaklarına sarmam gerekiyor.İlk atılacağım mutfağın hangisi olduğunu tahmin ettiniz mi?
Yorumlar
Yorum Gönder