Önce Kabullenmek
Ne yaşarsak yaşayalım bizi biz yapan şeylerden vazgeçemeyiz.Prensiplerimize sarılırız.Kimi zaman haklı gerekçelerimiz vardır bunun için.Hep bir bahane üretiriz kendimizce.İyiye,güzele ulaşmanın zor olduğunu düşünüp,hayatı engellerle dolu sınav verdiğimiz,katı kurallardan oluşan bir tabuya dönüştürürüz.Bizim için engeller aşılmazdır çünkü.Hayata yön vermek yerine suçlayacak faktörler bulmak kolayımıza gelir.
Hastalıklar,sorumluluklar,ödememiz gereken faturalar,yapmamız gereken ödevler...O kadar çok şey yüklüyoruz ki sırtımıza;endişeler arasında kaybolup gidiyoruz.Ne yaşadığımız andan tad alabiliyoruz ne de gerekli gördüğümüz tüm bu işleri layıkıyla yerine getirebiliyoruz.Saplanıp kalıyoruz ya geçmişe ya geleceğe.Kavgalıyız bugünle.Bugünü bugünde yaşamak yerine,olanı olduğu gibi kabul etmek yerine mutsuz olmayı,karamsarlığı,değişememezliği kabulleniyoruz.Hayatımızın güzellikler silsilesi olduğunu ama böyle olmadığına kanaat edip 'Neden?' demek,sorgulamak yerine 'Nasılsa mutsuzum,umutsuzum!' deyip sitem ediyoruz.Sitem etmek,düzenden şikayetçi olmak en kolayı çünkü.Değişmek için çabalamak için enerji gerekiyor.Yoğun insanlarız ya vaktimiz yok en kolayını,en az efor sarf edeceğimizi seçmek zorundayız hep.Halbuki stresleri mutsuzlukları yok etmek yerine,kabullenmek gerek.Mutlu olsak da depresyonda da olsak ;her ne sorunumuz olursa olsun önce kabullenmemiz gerekiyor.Kimi zaman benliğimizi,kimi zaman düzeni,kimi zaman ise değişimi.
Yoğun olmak deyince sadece çalışmak,kitapların arasında kaybolmak geliyor aklımıza.Yoğunluğun verdiği negatif enerjiyi evrene geri yansıtmamız gerekiyor.Vücudumuzu korumak,sinirlerimizi daha az yıpratmak adına bu artık enerjiyi farklı alanlara kanalize ederek yola koyulmalıyız.Bunun için hep bir 'ama'lar vardır.Kimi zaman yoğunluktan 'vakit'bulamayız.Ve isteriz ki hayatımız hep yolunda gitsin,hiç yıpranmayalım hiç endişe duymadan yaşayalım.Hep en iyi hep en güzel ama kendimize vakit ayırmadan,iç sesimizi hep bastırarak.Duyguları saklamakta üstümüze olmadığına inanırız.Farkında değilizdir ki saklamak yerine paylaşmak daha da mutlu eder bizi.Yaşamadan bilemeyiz kimi zaman.Önce emeklememiz gerekir.Basamakları hep koşar adım çıksaydık ne kadar süre kalbimizi,ruhumuzu daha sağlıklı hissederdik?
İster koşalım ister yürüyelim biz,kendimizi unutup,vazgeçersek ne kadar çok hissizleşeceğimizin farkına varamıyoruz.Karşımıza çıkan güzelliklere anlam yüklemekten korkuyoruz.Çok güldük yarın çok ağlarız diyoruz.Hayatın büyüsüne kapılıp gidemiyoruz.İç sesimizi bastırıp hayal alemimizin kapısını kapatıyoruz.Öyle sıkı kapatıyoruz ki aralık dahi yok.Güzel düşünüp,heyecanlanmayı çöpe atıp çorak bir arazide susuz yaşamayı tercih ediyoruz.Sanki iyi yapıyormuşuz gibi başkalarına da tavsiyeler vermeye başlıyoruz hemen.
Bırakın hayat size rağmen değil sizinle beraber aksın.İçinizden geldiği gibi gülün,konuşun.Önce kendinizi sevin.Kabullendiğinizde, daha pozitif ve enerjik bir hayatın sizin peşinizden ayrılmaması dileğiyle.
Hastalıklar,sorumluluklar,ödememiz gereken faturalar,yapmamız gereken ödevler...O kadar çok şey yüklüyoruz ki sırtımıza;endişeler arasında kaybolup gidiyoruz.Ne yaşadığımız andan tad alabiliyoruz ne de gerekli gördüğümüz tüm bu işleri layıkıyla yerine getirebiliyoruz.Saplanıp kalıyoruz ya geçmişe ya geleceğe.Kavgalıyız bugünle.Bugünü bugünde yaşamak yerine,olanı olduğu gibi kabul etmek yerine mutsuz olmayı,karamsarlığı,değişememezliği kabulleniyoruz.Hayatımızın güzellikler silsilesi olduğunu ama böyle olmadığına kanaat edip 'Neden?' demek,sorgulamak yerine 'Nasılsa mutsuzum,umutsuzum!' deyip sitem ediyoruz.Sitem etmek,düzenden şikayetçi olmak en kolayı çünkü.Değişmek için çabalamak için enerji gerekiyor.Yoğun insanlarız ya vaktimiz yok en kolayını,en az efor sarf edeceğimizi seçmek zorundayız hep.Halbuki stresleri mutsuzlukları yok etmek yerine,kabullenmek gerek.Mutlu olsak da depresyonda da olsak ;her ne sorunumuz olursa olsun önce kabullenmemiz gerekiyor.Kimi zaman benliğimizi,kimi zaman düzeni,kimi zaman ise değişimi.
Yoğun olmak deyince sadece çalışmak,kitapların arasında kaybolmak geliyor aklımıza.Yoğunluğun verdiği negatif enerjiyi evrene geri yansıtmamız gerekiyor.Vücudumuzu korumak,sinirlerimizi daha az yıpratmak adına bu artık enerjiyi farklı alanlara kanalize ederek yola koyulmalıyız.Bunun için hep bir 'ama'lar vardır.Kimi zaman yoğunluktan 'vakit'bulamayız.Ve isteriz ki hayatımız hep yolunda gitsin,hiç yıpranmayalım hiç endişe duymadan yaşayalım.Hep en iyi hep en güzel ama kendimize vakit ayırmadan,iç sesimizi hep bastırarak.Duyguları saklamakta üstümüze olmadığına inanırız.Farkında değilizdir ki saklamak yerine paylaşmak daha da mutlu eder bizi.Yaşamadan bilemeyiz kimi zaman.Önce emeklememiz gerekir.Basamakları hep koşar adım çıksaydık ne kadar süre kalbimizi,ruhumuzu daha sağlıklı hissederdik?
İster koşalım ister yürüyelim biz,kendimizi unutup,vazgeçersek ne kadar çok hissizleşeceğimizin farkına varamıyoruz.Karşımıza çıkan güzelliklere anlam yüklemekten korkuyoruz.Çok güldük yarın çok ağlarız diyoruz.Hayatın büyüsüne kapılıp gidemiyoruz.İç sesimizi bastırıp hayal alemimizin kapısını kapatıyoruz.Öyle sıkı kapatıyoruz ki aralık dahi yok.Güzel düşünüp,heyecanlanmayı çöpe atıp çorak bir arazide susuz yaşamayı tercih ediyoruz.Sanki iyi yapıyormuşuz gibi başkalarına da tavsiyeler vermeye başlıyoruz hemen.
Bırakın hayat size rağmen değil sizinle beraber aksın.İçinizden geldiği gibi gülün,konuşun.Önce kendinizi sevin.Kabullendiğinizde, daha pozitif ve enerjik bir hayatın sizin peşinizden ayrılmaması dileğiyle.
Yorumlar
Yorum Gönder