Zaman Nedir Gerçekten?
Zamanla tatilimin sona yaklaştığını hissediyor ve bir o kadar da hüzünleniyorum.İnsan evine,yatağına ne kadar da çabuk alışıyor.Tamam henüz gitmem için yaklaşık iki hafta kaldı fakat ben şimdiden yas tutuyor gibiyim.Tabi dışıma yansıtmıyorum.Ama içten içe bu duygularla boğuşuyorum.Bir yandan da tatilimi bitirmeden okumayı hedeflediğim kitaplar ve izlemeyi istediğim filmler vardı.Bunun için dün bir adım-hatta büyük bir adım-attım denebilir.Yakın dostlarla buluşup,keyiften herkesi tek tek izleyip,mimiklerini-bildiğim halde yeniden-hafızama atabilmek için çabaladım.Hepimiz dağıldık daha doğrusu başka şehirlerde okumanın verdiği bir burukluk benimki ama olsun onlar gerçekten hep bir telefon kadar uzağımdalar.Çünkü onlar benim gerçek dünyamdaki gerçek dostlarım...
İşte bu harika insanlarla okuyacağım kitaplardan,filmlerden söz ederken onların önerilerini almak çok hoşuma gitti.Ve durup hepsini tek tek not ettim aklımın yeryüzüne en yakın köşesine.Bugün de biraz fazla abartıp hatta asosyalliğin dibine vururcasına evimde film ve kitabımla bütünleşerek yaşadım.Ve o kadar farklı duyguları bir anda hissettim ki...Bunları anlatmak için sizin de yaşayamaya vakit bulmanızı diliyorum.Black Swan ile başlayan macera dolu yolculuğum beni şaşırtıp,engelleri aşarak devam etti.Mükemmel bir kuğu olmaya çalışmaktansa kendimi içimdeki sakin ve sadece yaşam kaygılarını değil,inatla başa çıkmaya bir kenara bırakan kuğu olmak mantıklı geldi.Sonrasında gözlerimin canımı yakarcasına okuduğum bir Hakan Günday eseri beni etkisi altına aldı.Sadece onun kitaplarında yaşamdan bu kadar sıkılmış ama yaşamak için yaşamaya çalışan tipler hoşuma gitmiyor.Hayır bu yazarı sevip sevmediğim değil ama insanın içinde barındırmak istemediği hatta bazı insanlar için tehlikeli türden sayılabilecek intihar girişimleriyle karşımıza çıkıyor.Onun Kayra ve Kinyas'ı bir şekilde yaşama tutunuyor ama dış dünyada yaşayan herkes böyle olmayabilir.Bazen ben bile kendime acıyor hale geliyorum.Geliyorum da yine de o ilmek ilmek işlediği dilinden bir türlü kurtulup bırakamıyorum kitabı elimden.Bunun da üzerine artık akşamları vazgeçilmezim olan Muhteşem Yüzyıl'ı izledim.Ve gözlerimi sanırım artık hissedemez oldum.Şikayetçi değilim bu durumdan.O kadar keyif aldım ki şunu daha iyi anladım ;kendime uzun zamandır vakit ayırmamışım ve bu gerçekten büyük eksiklikmiş.Bunu hissedince daha da sevindim çünkü hayatımdaki eksikleri bulup daha da iyiye çabalamak hoşuma gidiyor.Belki ne tür bir manyaksın diyeceksiniz ama ben kendimi ne zaman amaçsız bulsam işte o zaman gerçek mutluluktan uzak oluyorum.Diyorum ki kendi kendime eğer bu dünyaya geldiysek bir şeyler yapmalıyız yani bir şey için gelmişizdir.Ne bileyim mesela ben gerçekten çok iyi bir doktor olmak için gönderilmişimdir.Ve bu yola baş koyduysam elimden geleni ardıma koymamam gerekir.O yüzden hep kendime yeni hedefler seçiyorum.Ve bunu beni hep artıya itmesi için çabalıyorum.Umarım zaman geçtikçe meyvelerimi toplamaya başlarım...
Yorumlar
Yorum Gönder