Kalp Çarpar Beyin Böler
İnsan psikolojisini hep sevmişimdir.Farklı ruh hallerde farklı yüz ifadeleriyle nasıl yansıyor dış dünyaya?Ben bunları gözlemlerken,kendime bir şeyler katmaya çalışıyorum.Kimi zaman yapmacık insanların iticiliğini görüp uzaklaşıyorum kimi zaman da gerçek,saf duyguları gördükçe mutlu oluyorum.Ne kadar eğilsem de bu konuya hakim olabileceğim bir alan değil,biliyorum.Çok kapsamlı araştırmalar sonucunda bilim adamlarının çözdüklerini düşündükleri bir çok gizin bile hala tam olarak açıklanamayan yönleri var.Bilimsel olarak böyle bakınca duygusallığı yok etmekten korkuyor insan.Her duygunun insana has olduğuna inandırıp,bizi kandırdıklarını bile düşünüyorum.
Araştırmalar,bilim adamları...Bunlardan önce benim aklıma gelen büyük insan Yankı Yazgan.Kendisi çocuk psikiyatristi.Türkiye'de parmakla gösterilebilecek bir hekim.Ben bu muhteşem hekim ile Marmara Üniversitesi'nde yapılan bir kongrede tanıştım.Yayınladığı tezler,makaleler ile gerçekten çığır açmış biri.Örnek almak için ideal insan.Her şeyden de öte kendisi bir yazar.Kitaplığımda yerini koruyanlar arasında.Memleketimden gelirken ilk iş onları da çantama atmak oldu.Bilimsel yazılardan,kitaplardan ziyade sıkılmadan okuyabileceğim,benim duygusal yönümü tatmin edecek kitaplardı bunlar.Kalp çarpar beyin böler kitabını elime aldığımda,insanları cinsiyete göre düşünce yapısını eleştirmeyi öğrendim.Ayrımcı bir cinsiyet değil bahsettiğim.Gerçekten beyin yapı ve fonksiyonlarıyla erkek ve kadında düşüncelerin,beyne nasıl girdi çıktı yaptığını çözdüm.Sadece kadın-erkek değil;aile,çocuk ve hayattaki insan rolleri üzerine de kurulu.En ilginç bulduğum bölüm başlığı ise 'Kalp sıkıcıdır ama beyin keşfetmekle bitmez.' olmuştu.Tabii en saf duygulardan biri olan aşk ile ilgili de enteresan örnekler,demeçlere yer verilmiş.En sevdiğim bir taneyi sizinle paylaşmak istiyorum.
'Aşk da bir kaybetmeme çabasıdır.Aşkın psikolojik açıdan en önemli,belki de belirleyici özelliği,kaybetme endişesidir.Aşk başladığı anda kaybetme ihtimali de başlar.Birlikte olduğunuz anda,birlikteliğinizin bitme ihtimalini de düşünmeye başlarsınız.Aşk başladığı andan sonraki bütün çaba,kaybetmemek içindir.Bir hastalıkmışçasına hayatımızın her noktasını ve beyin dokularımızı sarıveren aşk,kaybetmemek uğruna her şeyi geçerli saydırarak ilerler.Belli bir vadeye doğru,18 ay ile 24 ay içerisinde,aşka özgü sayılan beyinsel değişikliğin yavaş yavaş söndüğünü biliyoruz.O noktada,Stendhal'in tasviriyle ^Aşk doğar,yaşar ve ölür;ya da ölümsüzlüğe kavuşur.^'
Bende değişik izler bırakan bu kitabı başucu kitabım ilan ettim.Duygu durumuma uygun olan vakitlerde bu güzel kitaptan alıntılarla karşınızda olabilmek dileğiyle...
Araştırmalar,bilim adamları...Bunlardan önce benim aklıma gelen büyük insan Yankı Yazgan.Kendisi çocuk psikiyatristi.Türkiye'de parmakla gösterilebilecek bir hekim.Ben bu muhteşem hekim ile Marmara Üniversitesi'nde yapılan bir kongrede tanıştım.Yayınladığı tezler,makaleler ile gerçekten çığır açmış biri.Örnek almak için ideal insan.Her şeyden de öte kendisi bir yazar.Kitaplığımda yerini koruyanlar arasında.Memleketimden gelirken ilk iş onları da çantama atmak oldu.Bilimsel yazılardan,kitaplardan ziyade sıkılmadan okuyabileceğim,benim duygusal yönümü tatmin edecek kitaplardı bunlar.Kalp çarpar beyin böler kitabını elime aldığımda,insanları cinsiyete göre düşünce yapısını eleştirmeyi öğrendim.Ayrımcı bir cinsiyet değil bahsettiğim.Gerçekten beyin yapı ve fonksiyonlarıyla erkek ve kadında düşüncelerin,beyne nasıl girdi çıktı yaptığını çözdüm.Sadece kadın-erkek değil;aile,çocuk ve hayattaki insan rolleri üzerine de kurulu.En ilginç bulduğum bölüm başlığı ise 'Kalp sıkıcıdır ama beyin keşfetmekle bitmez.' olmuştu.Tabii en saf duygulardan biri olan aşk ile ilgili de enteresan örnekler,demeçlere yer verilmiş.En sevdiğim bir taneyi sizinle paylaşmak istiyorum.
'Aşk da bir kaybetmeme çabasıdır.Aşkın psikolojik açıdan en önemli,belki de belirleyici özelliği,kaybetme endişesidir.Aşk başladığı anda kaybetme ihtimali de başlar.Birlikte olduğunuz anda,birlikteliğinizin bitme ihtimalini de düşünmeye başlarsınız.Aşk başladığı andan sonraki bütün çaba,kaybetmemek içindir.Bir hastalıkmışçasına hayatımızın her noktasını ve beyin dokularımızı sarıveren aşk,kaybetmemek uğruna her şeyi geçerli saydırarak ilerler.Belli bir vadeye doğru,18 ay ile 24 ay içerisinde,aşka özgü sayılan beyinsel değişikliğin yavaş yavaş söndüğünü biliyoruz.O noktada,Stendhal'in tasviriyle ^Aşk doğar,yaşar ve ölür;ya da ölümsüzlüğe kavuşur.^'
Bende değişik izler bırakan bu kitabı başucu kitabım ilan ettim.Duygu durumuma uygun olan vakitlerde bu güzel kitaptan alıntılarla karşınızda olabilmek dileğiyle...
Yorumlar
Yorum Gönder